Faturanın Mail Yoluyla Tebliği ve Mailin Ulaşmadığı Savunması Karşısındaki Durumu

1- Fatura Mail Yoluyla Tebliğ Edilebilir Mi?

Elektronik fatura düzenine geçildiğinden beri, faturaların sadece fatura düzenlenirken girilen mail adresine gönderildiği, haliyle tekrar fiziksel tebligat yapılmadığı görülmektedir. Peki bu uygulama, olası bir uyuşmazlık halinde ne gibi etkiler doğuracaktır? Elektronik yolla tebligat ya da mail yoluyla tebligat, davalı tarafın “tebligat bana ulaşmadı” şeklindeki inkarı karşısında geçerli bir tebligat sayılabilecek midir? Faturanın tebliğinde şekil şartı var mıdır? Varsa bu şekle uyulmamasının sonuçları nelerdir? Bu sorulara cevap aramaya çalışacağımız yazımıza kaynaklık eden Yargıtay kararının paylaşılması ve iyi anlaşılması önem arz eder.

2- Faturanın Tebliği, Tebliğe İtiraz Edilmemesi ve Sonuçları

Şu yazımızda detayları ile incelendiği üzere, fatura tebliğ edilmiş, karşı tarafça süresi içerisinde itiraza uğramamış ve fakat fatura alıcısı tarafından da deftere işlenmemişse; alacaklı tarafça sözleşmesel ilişkinin ispatlandığı hallerde, fatura içeriğinin sözleşmesel ilişkiye uygun olduğu karine olarak kabul edilmekle birlikte, fatura içeriğine konu mal veya hizmetin teslim edildiği olgusu fatura alacaklısı tarafından ayrıca ispatlanmak zorundadır. Eğer fatura içeriğine konu mal veya hizmetin teslim edildiği veya işin yapıldığı ispat edilemiyorsa, faturanın itiraza uğramamış olması alacağın varlığının ispat edildiği anlamına gelmez. Detaylar için tıklayınız

3- Mail Yoluyla Gönderilen Faturaya İtiraz Edilmemesi, Tebliğ Edildiğinin İspatı, İtiraz Edildiğinin İspat ve Mailin İnkarı Senaryoları

3.1. Mail Yoluyla Gönderilen Faturalarda Temel Kurallar

E-fatura, karşı tarafa mail yoluyla KEP adresi üzerinden değil de standart bir mail adresine mail göndermek suretiyle gönderilmiş olabilir. Burada bir usule aykırılık söz konusu değildir. Zira fatura TTK 18/3 hükmündeki belgelerden değildir bu nedenle oradaki düzenlemelere tabii de değildir. Kaldı ki öyle olsa bile söz konusu düzenlemede yer verilen şart geçerlilik değil ispat şartıdır. Mail olarak gönderilen faturaya itiraz da yine mail yoluyla veya noterden yapılabilir. Mail yolu ile gönderilen faturaya itiraz süresi faturanın tebliğinden sonraki gün başlar ve sekiz gündür. Fakat mail UETS sistemi üzerinden noter tarafından gönderilmiş ise bu kez itiraz süresi okunma tarihinde başlayacaktır. Burada okunma tarihi ne olursa olsun beş günlük süreden sonra başlayacağına dair görüş ve kararlar varsa da henüz konuyla ilgili yargısal görüş birliği oluşmadığından tedbirli olmak gerekir.

Faturaya itiraz, taraflar arasındaki uyuşmazlığın hukuki görünüm kazanan ilk basamağıdır. İleride açılacak davalarda; fatura tebliğ ettiren tebliğ ettirdiğini ve lehine karine oluştuğunu, faturaya süresinde itiraz ettiğini ileri süren de itiraz ettiğini ispatlamaya çalışacaktır. Taraflar tüm süreci maille yürütmüşse, kendisini de inkar etmiş olacağından; mailin kendisine ait olmadığı gibi iddialar gün yüzüne çıkmayacaktır. Fakat mail yoluyla gelen faturaya itiraz süresini kaçıran taraf, mailin kendisine ulaşmadığı yönünde inkar yoluna gidebilecektir. Tam tersinden, faturaya mail yoluyla itiraz edilmesi halinde de fatura göndericisi itirazın kendisine ulaşmadığını ileri sürebilecektir.

3.2. Yargıtay Kararı: Fatura Mail Yoluyla Tebliğ Edilir ve Mail İnkar Edilirse Mahkemece Yapılacak İş

Yargıtay; fatura borçlusunun mailin kendisine ulaşmadığını savunduğu bir davaya ilişkin güncel kararında[1], faturanın tebliğinin geçerliliğiyle ilgili şöyle bir ifadeye yer vermiştir: “Bu durumda mahkemece yapılacak iş, öncelikle takibe konu faturaların davalı yana tebliğ edilip edilmediği, faturaların gönderildiği elektronik posta adresinin davalı şirkete kayıtlı elektronik posta adresi olup olmadığı araştırılıp, eğer faturalar tebliğ edilmiş ve süresinde itiraza uğramamış ise…”

Bu ifadeden ne anlaşılması gerektiğini tartışmak gereklidir. Özellikle “şirkete kayıtlı elektronik posta adresi” ifadesinden KEP adresi mi anlaşılmalıdır? Yoksa tesadüfen bir araya gelmiş kelime grubunun KEP anlamında değil, “şirket tarafından kullanıldığı anlaşılan herhangi bir elektronik posta adresi” anlamında olduğu mu düşünülmelidir?

Kararda; gönderilen tebligat “şirkete kayıtlı elektronik posta adresine” yapılmışsa; geçerli bir tebligat sonucunu doğuracaktır şeklinde bir kabul olduğu görülmektedir. Burada kastedilen “KEP adresi” olarak bilinen kayıtlı elektronik posta adresinden ibaret ise bu yaklaşım hatalı olmuştur. “Şirkete kayıtlı” olan herhangi bir “posta adresi” kastedilmiş ise bu kez de “şirkete kayıtlı” ifadesinin ne anlama geleceği tartışılmalıdır.

Biz bu karara her iki anlamda da katılmadığımızı, alıcının yalnızca kayıtlı elektronik posta adresine yapılmış tebligatları usulüne uygun bir tebligat sayan görüşü hatalı bulduğumuzu ifade edelim. Zira Yargıtay’ın başkaca birçok kararında tarafların özel mail adresleri üzerinden yaptıkları yazışmalar delil olarak kabul görmüştür. Mail üzerinden gönderilen bildirim ve ihtarların yahut kurulan sözleşmelerin; karşı tarafça inkarı halinde bile geçerli kabul edildiği birçok karar vardır. Kaldı ki yukarıdaki kararın giriş bölümünde de “her türlü yolla tebliğ edilebilir, yeter ki ispat edilebilsin” minvalinde giriş yapılmıştır. Bu nedenle biz elektronik yolla yapılan tebligatın inkarı halinde bile mahkemece tarafların bilgisayarları üzerinde inceleme yaptırılarak mailin ilgili tarafa ulaşıp ulaşmadığı ve/veya bu mail adresinin karşı tarafça daha önceki yazışmalarda kullanılıp kullanılmadığı konusunun araştırılmasının mümkün olacağı görüşündeyiz. Hukuk Genel Kurulu da bir kararında bu görüşümüzü destekleyen bir kanaate varmıştır[2].

4- Mail Yoluyla Gönderilen Faturaya İtiraz Edilmemesi ve Fakat Tebligatın İnkar Edilmesi

Faturanın tebliği ve bu tebligatın geçerliliği; taraflar üzerindeki ispat yükünü yer değiştirebilecek öneme sahiptir. Fatura borçlusunun bu noktada “tebligat bana hiç ulaşmadı” savunmaları karşısında mahkemece yapılacak iş yukarıdaki yargı kararında gösterilmiştir. Karara göre mail adresinin aidiyetinin araştırılması gerektiği ifade edilmişse de bu husus her zaman bir anlam ifade etmez. Bu halde bizce yapılması gereken, gönderici bilgisayarında yapılacak bilirkişi incelemesi ile mailin gönderildiği ve mümkünse ulaştığı tespit ettirilebilecektir. Buna göre fatura alacaklısının i. Mailin karşı tarafça kullanılan mail adresine gönderdiğini ve ii. Mailin karşı tarafa ulaştığını ispat etmesi gereklidir. Ulaştığının ispatı noktasında çıkan güçlüklere önem olarak, i. Taraflar arasında mail adresine ilişkin sözleşme yapmak, ii. Mail adresinin resmi mail adresi (domain uzantılı) olması, iii. Mailin okundu bilgisi dönütlü gönderilmesi gibi önlemler ispat kolaylığı sağlayabilir.

5- Taraflar Arasındaki Sözleşmede Mail Adresi Tebligat Adresi Olarak Gösterilmişse

Taraflar temel sözleşmelerinde yazılı olarak tebligat adreslerinin mail adresleri olacağını kararlaştırmış ve bu adrese mail gönderilmiş ise karşı tarafça mail adresinin kendisine ait olmadığına dair savunma ileri sürülemez. Daha detaylı bilgi için tıklayınız

Sonuç Olarak

1- Yargıtay güncel kararına göre; fatura(lar) alacaklı tarafça mail yolu ile borçluya gönderilmiş ve fakat davalı tarafça bu maillerin kendisine ulaşmadığı ileri sürülmüşse; faturaların gönderildiği elektronik posta adresinin davalı “şirkete kayıtlı elektronik posta adresi” olup olmadığı araştırılmalıdır. Kararda KEP adresine gönderilmeyen tebligatın geçerli bir tebligat sonucu doğurmayacağını ve itiraz süresini başlatmayacağı görüşünün kabul edildiği izlenimi oluşmakta ise de Yargıtay’ın kastettiği hususun bu olmadığı, “kayıtlı elektronik posta adresi” ifadesinin tesadüfen bir araya geldiği inancındayız.

2- Her koşulda faturanın gönderildiği adres kayıtlı elektronik posta adresi ise usulüne uygun bir tebligat yapılmış olacağından, itiraz edilmemiş olması halinde; faturaya süresinde itiraz edilmemesine ilişkin sonuçlar meydana gelecektir. Bu sonuçlar hakkında bilgi almak için tıklayınız

3- Gönderilen adres kep adresi değilse usulüne uygun bir tebligat yapılmış olmayacağı yönünde bir izlenim (örtülü ifade) mevcut ise de biz bu görüşe katılmıyoruz. Yargıtay’ın özel mail adresine yapılacak bildirimlerin geçerli olacağına dair kararları[3] mevcuttur[4].

Netice itibariyle fatura sözlü olarak bile tebliğ edilebilir. Fakat sözlü tebligat ispatlanamaz. Aynı şekilde fatura şirketin özel mail adresine göndermek yoluyla da tebliğ edilebilir. Fakat bu durumda tebligatın usulüne uygun biçimde karşı tarafa ulaştığını ispatlamak gerekebileceğinden (inkar halinde) mail yoluyla yapılan tebligatın ulaştığına dair bir belgelendirme aracı gerekli olabilir. Bu gereklilik halinde (mail adresinin kendisine ait olmadığı, mailin kendisine ulaşmadığı gibi inkar hallerinde) mailin ulaştığı iddiasının ispatı gerekecektir.  Örneğin Outlook ve Gmail Suite uygulamasında yer alan “okundu bilgisi” bu kapsamda değerli olabilir.

Daha fazla bilgi, hukuki danışmanlık ve sorularınız için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 06.09.2021

 

 

 

 

[1] Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 11.11.2020 tarihli, 2019/3926 E.  ,  2020/2954 K. sayılı kararı

“Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK'nın 222. (6762 sayılı TTK'nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.

Somut olayda davacı birleşen davaya konu 9 adet faturayı 31.05.2013 tarihinden 30.09.2013 tarihine kadar 9 ayrı mail ile gönderildiği ileri sürmekle birlikte, bu faturaları davalının ticari defterlerine kaydetmemiş olduğu, faturalara süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin savunma ve delil ileri sürmediği, bu maillerin gönderilmemiş olduğu iddia edildiği dikkate alındığında, takibe konu faturaların davalı yana tebliğ edilip edilmediği anlaşılamamaktadır. ...

Bu durumda mahkemece yapılacak iş, öncelikle takibe konu faturaların davalı yana tebliğ edilip edilmediği, faturaların gönderildiği elektronik posta adresinin davalı şirkete kayıtlı elektronik posta adresi olup olmadığı araştırılıp, eğer faturalar tebliğ edilmiş ve süresinde itiraza uğramamış ise fatura içeriğine dahil bedel kesinleşeceğinden bu miktar üzerinden, tebliğ edilmemiş veya itiraza uğramış ise itirazın niteliği ve kapsamı da gözetilerek faturaların konusu işin yapılıp yapılmadığı araştırılıp, yapıldığı kanıtlanan işlerin bedeli sözleşme kapsamındaki imalatlar yönünden sözleşme fiyatları ile, sözleşme kapsamı dışındaki işler yönünden yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleriyle göre bedeli bilirkişi kurulundan alınacak ek raporla hesaplattırılıp yapılan ödemeler de düşürülerek asıl ve birleşen davada sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir. Bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile asıl ve birleşen davanın yazılı miktarlarda kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.”

[2] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.05.2016 tarihli, 2014/861 E.  ,  2016/632 K.  Sayılı ilamı: “Somut olayın incelenmesinde, tacir olan yanlar arasında ham iplik alım- satımını içeren sözleşmenin 09.11.2005 tarihli olduğu, sözleşme uyarınca davalı satıcı tarafından 29.11.2005 ve 30.11.2005 tarihlerinde toplam 4.902,15 kg ipliğin alıcı şirkete teslim edildiği, alıcı şirketin teslim edilen malların tamamının ayıplı ve kullanılamaz vaziyette olduğunu, süresi içerisinde (02.12.2005 tarihinde) e-posta yoluyla davalı satıcıya ayıp ihbarında bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı ve teslimi yapılan mallar karşılığında ödediği 30.883,55 Euro bedelin tahsilini talep ettiği görülmektedir. Davacı alıcının ayıp ihbarının süresinde yapıldığını kanıtlanmak amacıyla bir kısım e-mail çıktılarını dosyaya sunduğu anlaşılmakta ise de, davalı tarafın; kendilerine ayıp ihbarını içeren bir e-mailin ulaşmadığını, kendileri tarafından da davacı şirkete herhangi bir e-mailin gönderilmediğini savunması üzerine, sunulan e-maillerin gerçek olup olmadığının belirlenmesi bakımından gönderimin yapıldığı bilgisayar üzerinde mahkemece inceleme yaptırılmış, inceleme sonucunda ise bilgisayarda e-mail kayıt ve izlerine rastlanılmadığı belirlenmiştir.”

[3] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27.02.2020 tarihli ve 2018/4513 E. - 2020/2152 K. sayılı ilamı: “İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirketin, Tayland'da yer hizmeti vermekte olup, dava dışı Gülnar Turizmin, Kazakistan merkezli Kazavıatrans hava yolundan uçak kiralayarak Kazakistan Thialand uçuşlarını gerçekleştirdiği, davacının, davalı şirkete bu kapsamda hizmet verdiğini, hizmet bedelinin bir kısmının davalı tarafından ödendiğini iddia ettiği, davalının ise, davacıya borcunun bulunmadığını, hizmetin dava dışı şirketlere verildiğini, kendisinin bu şirketler adına ve hesabına davacı ile iletişime geçtiğini, dava dışı şirketlerden yapılan tahsilatları davacıya ödediğini, takibe konu faturaların defterlerine kayıtlı olmadığını, e posta yazışmalarında borcu kabul etmediğini savunduğu, takibe konu faturalardan sadece bir adedinin davalının ticari defterlerine kayıtlı olduğu, davalı defterlerine göre, taraflar arasında cari hesap ilişkisi bulunduğu ve cari hesapta biriken borcun ödendiği, davalının e-mail yazışmalarına yönelik beyanında, faturaların adlarına düzenlenmesini kabul etmediklerini, faturaların e-mail yazışmaları ile müvekkiline gönderilmediğini, davacı ile dava dışı şirketler arasındaki ticari ilişkiye aracılık ettiklerini, dava dışı şirketler tarafından ödeme yapılması halinde kendilerinin de davacıya ödeme yaptıklarını ve durumu e-mail yazışmaları ile davacıya bildirildiklerini, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmadığını beyan ettiği, davacı tarafından davalıya bir kısım e-mailler gönderildiği, davalının da cevabi mailler gönderdiği, davalının cevabı maillerinde, gecikme nedeniyle özür dilendiği, tahsilat problemi yaşandığı, sorunun çözüldüğü, ödemelerin 1-2 gün içerisinde yapılacağının belirtildiği, davacı tarafından 19 Mart ve 24/06/2014 tarihinde gönderilen e-maillerde takibe konu borç miktarıın açıkça belirtildiği, davalının bu maillere cevap verdiği ancak davacı maillerinde belirtilen miktara bir itirazda bulunmadığı, davalı tarafın 14/03/2017 tarihli dilekçesinde maillerin içeriklerini inkar etmediği aksine davacı ile aralarında hizmet sözleşmesi bulunmadığını, borçtan sorumlu olmadığını savunduğu, takibe konu faturalardan bir adedi hariç diğerleri davalının ticari defterlerine kayıtlı olmasa da taraflar arasında cari hesaba dayalı ticari ilişkinin bulunduğu, davalının defterlerinde, takibe konu olmayan ve davacı tarafından düzenlenen faturalar kayıtlı olup, bu faturalara istinaden zaman zaman ödemeler yapıldığı,bu ödemeler dikkate alındığından takibe konu faturaların taraflar arasındaki hizmet kapsamında düzenlendiğinin anlaşıldığı zaten davalının, davacı ile aralarındaki bu ilişkiyi inkar etmediği, davalının, dava dışı şirketler ile davacıyı bir araya getirdiğini, davacının bu şirketlere hizmet verdiğini, dava dışı şirketler tarafından ödeme yapıldığında davacının hizmet bedelinin ödendiğini beyan ettiği ancak, davalının bu savunmasını destekler mahiyette delil bulunmadığı, yazışmalarda borç miktarının açıkça belirtildiği, davalının bu borç miktarına itirazının bulunmadığı, üçüncü kişilerce ödeme yapılması halinde davacıya ödeme yapılacağının belirtilmesi karşısında, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.”

[4] Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 11.11.2020 tarihli ve 2020/4180 E. -  2020/6367 K. sayılı ilamı: “HMK’nun 199. maddesi uyarınca, uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir. Buna göre mahkemece söz konusu e-posta yazışmalarının sıhhati araştırılarak içeriğinin tartışılması gerekir.”

Ecenur Tuncel Uyanık

Av. Ecenur Tuncel Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'na kayıtlı yetkili Marka Vekilidir. Marka Hukuku alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.