Ticari Satışlarda Üreticinin Ayıptan Sorumluluğu

1- Tüketici İlişkilerinde Durum

İmalatçı-üretici kavramı 4077 sayılı Tüketici Kanununun (TKHK) 3 üncü maddesinde tanımlanmıştır. Yine aynı Kanunun 11 inci maddesinde tüketicinin ayıplı satıştan kaynaklanan seçimlik hakları sıralanmış, bu hakların kimlere karşı kullanılabileceği de aynı maddede ele alınmıştır. Seçimlik hakların tamamı satıcıya karşı ileri sürülebilir. Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları ise satıcının yanında üretici ve ithalatçıya karşı da ileri sürülebilir (TKHK md. 11/2). Yine adı geçen Kanunun 30/4 fıkrasında, bağlı kredi veren kuruluşun da  dönme veya bedelden indirim hakkının kullanması hâlinde müteselsilen sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Bu genel bilgilerin ardından, tüketici ilişkisi bulunmayan hallerde üreticinin ayıptan sorumluluğu meselesinin değerlendirilmesi gerekir.

2- Tüketici İlişkisi Bulunmayan Hallerde Üreticinin Ayıptan Sorumluluğu

TKHK hükümlerinin uygulanabilirliğinden söz edilebilmesi için “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” alıcı konumunda olmalıdır. Ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden kişilerin alıcısı olduğu satım sözleşmelerinde ayıplı mal satışı konusu TKHK hükümlerine göre Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre çözümlenecektir. Uygulamada tüketici ilişkisi bulunmayan hallerde de satıcının yanında üreticinin da davada taraf olarak gösterildiği görülmektedir. Konuyla ilgili olarak Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 08.02.2022 tarihli, 2021/3146 E. - 2022/728 K. sayılı kararında:

Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti; dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde kabul edilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatı bu anlamda, defi değil itiraz niteliğinde olup; taraflarca süreye ve davanın açılmasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği gibi taraflar ileri sürmemiş olsa bile mahkemece resen nazara alınmalıdır.


6098 sayılı TBK'nın 219. maddesinde; ''Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.'' denmektedir. Yine aynı kanunun 227. maddesinde satılanın ayıplı olması halinde alıcının seçimlik haklarının neler olduğu belirtilmiş ve bu seçimlik haklar; satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, imkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme olarak sıralanmış, bu sırada alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkının saklı olduğu belirtilmiştir.


Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava, satıma konu traktörde ortaya çıkan ayıplardan kaynaklı zararın tazminine yönelik olup, davacı söz konusu satış işleminde tüketici konumunda olmadığı gibi davaya da genel mahkeme sıfatıyla bakıldığından, davada, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun ''ayıptan sorumluluğa'' ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Davalının dava konusu traktörün üreticisi olduğu, traktörün dava dışı...,Zirai Aletler Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından davacıya satıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, dava konusu traktörün satıcısı olmayan davalıya husumet yöneltilemeyeceği gözetilerek, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.”

“…Eldeki davada davacı lastik bedelinin iadesini istemiştir. Açıklanan yasal düzenlemede (TBK hükümlerine göre) satıcının ayıptan sorumluluğu düzenlenmiş olup üreticinin sorumluluğuna yer verilmediğinden davalılardan davaya konu lastiğin üretici firması olan ...ile traktör üreticisi olan ... ve Ziraat Makineleri A.Ş’nin üretici firma olmaları nedeniyle bedel iadesinden sorumluluğu söz konusu olmayacaktır…[1]

“Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde: Eldeki davada davacı, bedel iadesini istemiştir. TBK’ya göre ayıptan alıcıya karşı sadece satıcı sorumludur. Üretici firmanın ayıba karşı tekeffülden alıcıya karşı sorumluluğu bulunmamaktadır. Açıklanan yasal düzenlemede satıcının ayıptan sorumluluğu düzenlenmiş olup üreticinin sorumluluğuna yer verilmediğinden davalılardan davaya konu traktörün üreticisi olan... Sanayi A.Ş’nin üretici firma olması nedeniyle bedel iadesinden sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Mahkemece bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir[2].”

Sonuç Olarak

Üreticinin garanti sorumluluğu bulunduğu[3] ve tüketici ilişkisi bulunmayan hallerde dahi satıcının yanında üreticinin de garanti sorumluluğu kapsamında sorumlu tutulması gerektiği (ayıbın üretimden kaynaklanmadığı haller hariç[4]) yönündeki eski tarihli[5] kararlar[6] bulunabilir ise de yukarıdaki kararlarda TBK hükümlerine göre çözümlenecek bir davada ayıp üretim hatasından kaynaklansa dahi üreticinin sorumluluğundan bahsedilemeyeceği açık bir şekilde ifade edilmektedir. Üreticinin ayıplı mal nedeniyle meydana gelen zarardan maddi ve manevi tazminat sorumluluğu konusu ise farklı bir pencerede değerlendirilmelidir[7].

Daha fazla bilgi, hukuki danışmanlık ve sorularınız için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 09.03.2023

 

[1] Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 28.01.2021 tarihli, 2020/4004 E. - 2021/607 K. sayılı kararı.

[2] Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25.05.2022 tarihli, 2022/3335 E. - 2022/5071 K. sayılı kararı.

[3] Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 06.10.2016 tarihli, 2016/3962 E. - 2016/13032 K. sayılı kararında: “Dava konusu arama kartlarının davalı tarafından üretilip satışa sunulduğu anlaşılmaktadır. Arama kartlarının üzerinde son kullanma tarihinin 31/12/2012 olduğu yazılıdır. Bu durumda üretici arama kartlarının kullanımına bu tarihe kadar garanti etmiş bulunmaktadır. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde kartların davacıda olduğu ve gizli ayıplı olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle davalı üretici ve garanti veren sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumludur. Mahkemece davacının uğramış olduğu zararın belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.”

[4] Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 20.04.2016 tarihli, 2015/17488 E. - 2016/6917              K. sayılı kararında:“…araçtaki arızanın üretim hatası olmayıp, hatalı tamir edilmesinden kaynaklandığının açıkça tespit edildiği, dolayısıyla üreticinin sorumluluğunu gerektirir herhangi bir hatalı üretim bulunmadığı gerekçesiyle tazminat isteminin reddine…”

[5] Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 11.10.2016 tarihli, 2016/4075 E. - 2016/13270 K. sayılı kararında: “…özellikle ayıbın üretim hatasından kaynaklanmasına ve üreticinin sorumluluğunun bulunmasına göre…”

[6] Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 23.01.2020 tarihli, 2018/2890 E. - 2020/39 K. sayılı kararı.

[7] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.06.2021 tarihli, 2020/5083 E. - 2021/5398 K. sayılı kararında: “Tüm bu açıklanan nedenlerle davalı ... ... GMBH firmasının üretici firma olması, diğer davalı ... ... GMBH’nin ise ürünü yurtdışından üretici Böske firmasından alarak ürünün bulunduğu ambalajlara kendi ismini yazarak analiz raporlarını sunmak suretiyle ürünün tasarımını ve imalatını yaptırıp kendi isim ve ticari markası ile piyasaya arz etmesi nedeniyle üretici sıfatı ile meydana gelen zararlardan müteselsilen sorumlu oldukları gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken dosya kapsamındaki delillerin ve tarafların hukuki durum ve sorumluluklarının yanılgılı değerlendirilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”

Kadir Uyanık

Av. Kadir Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Ticaret Hukuku alanında yüksek lisans eğitimi görmektedir. Çalışmalarını Ticaret Hukuku ve Şirketler Hukuku alanında yoğunlaştırmıştır.