Şirket Ortak ve Müdürlerinin SGK ve Vergi Borçlarına Karşı Menfi Tespit Davası

1- Şirket Ortak ve Müdürlerinin SGK ve Vergi Borçlarından Sorumluluğu Rejimi

1.1. Genel Olarak

-Anonim şirketlerde sadece ortak olanlar, şirketin vergi borçlarından ve SGK borçlarından şahsen sorumlu değillerdir.

-Limited şirketlerde ise temsil yetkisi bulunmayan veya üst düzey yönetici konumunda olmayan, diğer bir deyiş ile sadece ortak konumunda olan kişilerin vergi borçlarından sorumluluğu 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesine göre belirlenmektedir. Düzenlemeye göre şirket ortakları; “şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu” tutulurlar.

-Anonim ve limited şirketlerde temsil yetkisi bulunan ve “kanuni temsilci” konumunda bulunan kişilerin vergi borçlarından sorumluluğunda 6183 sayılı Kanunun Mükerrer 35 inci maddesi hükümleri uygulanır. Düzenlemeye göre kanuni temsilciler, temsilcilik sıfatının bulunduğu dönemde tahakkuk eden vergi borçlarının tümünden şahsen ve müteselsilen sorumludur.

-Anonim ve limited şirketlerde temsil yetkisi bulunan veya üst düzey yönetici konumunda bulunan kişilerin SGK borçlarından sorumluluğunda ise 6183 sayılı Kanun değil 5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesi uygulanır. Limited şirket yöneticilerinin sorumluluk sınırları hakkındaki detaylı yazımız için buraya, anonim şirket yöneticilerinin sorumluluk sınırları hakkındaki yazımız için buraya tıklayınız.

1.2. Vergi Dairesi veya SGK Tarafından Ortak veya Müdüre Gönderilen Ödeme Emrine İtiraz Süresi ve İtiraz Mercii Hakkında

-Şirketin vergi borçları için takibata başlayan ilgili tahsil dairesi, limited şirketten veya anonim şirketten tahsil edilemeyen amme alacağı için şirket ortağına (anonim hariç) veya kanuni temscilcisine bir ödeme emri gönderir. Bu ödeme emrine karşı itiraz süresi 15 gündür. İtiraz yeri Vergi Mahkemesi’dir. Düzenlemede itirazların “vergi itiraz komisyonu” olarak adlandırılan idari birime sunulması gerektiği yer almakta ise de söz konusu komisyon 2576 sayılı Kanun ile 1982 yılında kaldırılmış olup, 6183 sayılı Kanunun hala güncellenmemiş olması abestir.

-Şirketin Sosyal Güvenlik Kurumu’na olan borçlar için takibata başlayan ilgili tahsil dairesi, limited şirketten veya anonim şirketten tahsil edilip edilemeyeceğine bakılmaksızın amme alacağı için şirket ortağına (anonim hariç, tasil edilememe şartı aranır) veya kanuni temscilcisine bir ödeme emri gönderir. Bu ödeme emrine karşı itiraz süresi 15 gündür. İtiraz yeri İş Mahkemesi’dir.

-Limited şirket temsilcilerine ve ortaklarına gönderilen ödeme emrinin şartları ve itiraz hakkında detaylı bilgi için buraya, anonim şirket temsilcilerine gönderilen ödeme emrinin şartları ve itiraz hakkında detaylı bilgi için buraya tıklayınız. 

1.3. Ödeme Emrine İtiraz Süresinin Kaçırılması ve Menfi Tespit Davası Açma Hakkı

Yukarıdaki temel bilgilere ilişkin girişten sonra belirtmek gerekir ki bu yazının asıl amacı; “ödeme emrine itiraz süresinin kaçırılması” halinde, ilgili şirket ortağının veya temsilcisinin menfi tespit davası açma hakkına sahip olup olmadığı ve özellikle Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin konuyla ilgili güncel kararlarının derlenmesidir.

6183 sayılı Kanun uyarınca takibe alınmış ve şirketten tahsil edilemeyeceği anlaşılmış vergi borçları nedeniyle ilgili vergi dairesi tarafından limited şirket ortaklarına ya da limited-anonim şirket kanuni temsilcilerine gönderilen ödeme emrine süresi içerisinde itiraz edilmemiş olması halinde kurum için icra takibi, ilgili gerçek kişi için kesinleşir. Böylece artık 6183 sayılı Kanundan kaynaklanan haciz ve sair işlemlerin yürütülmesi mümkün hale gelir.

6183 sayılı Kanun’da, kesinleşmiş kurum için icra takibine karşı menfi tespit davası niteliğinde bir dava açılıp açılamayacağı hakkında özel bir düzenleme yoktur. Konuyla ilgili tek düzenleme, haciz bildirisine itiraz süresini kaçıran üçüncü kişilerin bir yıllık süre içinde açabileceği menfi tespit davasını düzenleyen 79 uncu madde düzenlemesidir.

Yargıtay uzun yıllarda ödeme emrine itiraz süresini kaçıran ve hakkında yürütülen takibin kesinleşmesine zemin hazırlayan şirket ortağı veya temsilcisinin menfi tespit davası niteliğinde bir dava açamayacağı görüşünü benimsemiş, 6183 sayılı Kanunda da 5510 sayılı Kanunda da böyle bir düzenlemenin bulunmadığı kabul edilmiştir.

2- SGK ve Vergi Dairesine Karşı Menfi Tespit Davası Açılması Mümkün Hale Geldi Mi?

Güncel Yargıtay 10. Hukuk Dairesi kararlarına bakıldığında üçüncü kişilerin menfi tespit davası açıp açamayacağı konusundaki görüşün değiştiği ve fakat yerel mahkemelerin ve BAM dairelerinin bu görüş değişikliğini takip etmediği (uygulamadığı) görülmektedir.

2.1. Şirketten Hisse Devri ile Ayrılan Ortak Üçüncü Kişi Sayılır ve Menfi Tespit Davası Açabilir

Şirket ortağının hisse devrinden sonraki dönemde tahakkuk ettirilen prim borçları bakımından üçüncü kişi konumunda sayılacağı ve ödeme emrine itiraz süresi kaçırılmış olsa bile herhangi bir süre ile sınırlı olmaksızın (daha güncel kararlarında 1 yıllık hak düşürücü süre aranıyor) menfi tespit davası açabileceği hakkında Yargıtay 10. Hukuk Dairesi güncel kararı[1].

2.2. Şirket Temsilcisi Üçüncü Kişi Konumunda Sayılır ve Asıl Amme Borçlusu Olmadığı İçin Menfi Tespit Davası Açabilir

Şirketi temsil yetkisi iflas davası açılarak kısıtlanan ya da şirkete kayyum atandığı için temsil yetkisi kaldırılan kanuni temsilcinin, yetkisinin kaldırıldığı tarihten sonraki prim borçları bakımından üçüncü kişi sayılması gerektiği ve bir yıllık süre içinde menfi tespit davası açabileceği hakkında Yargıtay 10. Hukuk Dairesi güncel kararı[2].

2.3. Şirket Temsilcinin Temsil Yetkisinin Başladığı Dönemden Önceki Dönem İçin Gönderilen Ödeme Emirleri Bakımından Üçüncü Kişi Konumunda Olduğu ve Menfi Tespit Davası Açabileceği

Dava, temsilcinin, temsil yetkisinden önce tahakkuk ettirilen borçlar için gönderilen ödeme emrine karşı süresi geçirildikten sonra açılan menfi tespit davası niteliğindedir. Yerel mahkemece temsilden önceki dönemde tahakkuk etmiş borçlardan sorumlu olunmadığı gerekçesiyle dava kabul edilmiştir. İlgili BAM dairesi süre yönünden ret kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararını kaldırmış ve davayı reddetmiştir. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, temsilcinin temsil yetkisine sahip olduğu dönemin dışında kalan dönemler için üçüncü kişi konumunda olduğu ve davanın esasına girilmesi gerektiği gerekçesiyle BAM kararını bozmuştur[3].

2.4. Temsil ve İlzama Yetkili Olmayan Yönetim Kurulu Üyesinin Üçüncü Kişi Olduğu ve Menfi Tespit Davası Açabileceği Hakkında

Davacı taraf 2006 yılında YK başkanı olmuş ve tek başına temsil ve ilzam yetkisi kazanmıştır. 2005 döneminde ise sadece YK üyesidir ve temsil yetkisi yoktur. 2005 yılın temsil yetkisi bulunmayan YK üyesi bu dönemde tahakkuk eden prim borçları için daha sonra YK başkanı olsa da sorumlu değildir. Ayrıca dava tarihinde ödeme emrine süresi geçmiş olsa da üçüncü kişi sıfatına sahip olması nedeniyle menfi tespit davası açabilir. Yerel mahkeme ve BAM kararı bu nedenlerle bozulmalıdır[4].

2.5. Şirket Hissesini Devrettikten Sonra Tahakkuk Eden Prim Borçları İçin Menfi Tespit Davası Açılabileceği Hakkında[5]

2.6. Şirket Müdürünün İstifa Tarihinden Sonra Tahakkuk Eden Prim Borçları İçin Menfi Tespit Davası Açılabileceği Hakkında

Şirket müdürü, istifa ettikten sonraki dönem için gönderilen ödeme emirlerine karşı süresi geçtikten sonra menfi tespit davası açmış, dava yerel mahkeme ve BAM tarafından süre yönünden reddedilmiştir.

Yargıtay güncel kararında[6], “Somut olaya dönüldüğünde, Alanya 1. Noterliği'nce düzenlenen 24.09.2008 tanzim tarihli "istifa" konulu belgeyle, davacının, dava dışı şirketin müdürlüğünden istifa ettiğine dair beyanının 06.10.2008 tarihinde şirkete tebliğ edilmiş olması nedeniyle geçerli bir istifanın varlığı karşısında, istifa sonrası borçlardan sorumlu olmadığı belirgin olup bu dönem sonrası borçlar yönünden 3. kişi konumundadır. Bu bakımdan, davacının itiraz süresiyle bağlı olmadığı gözetilerek davanın menfi tespit davası olarak görülüp esasına girilmeli, Mahkemece, istifa dilekçesinin değerlendirilerek geçerli bir istifanın olması halinde davacı, 3. kişi konumunda bulunacağından hak düşürücü sürenin işlemeyeceği, davanın buna göre yürütülmesi gerektiğinin gözetilmemesi hatalı olup yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine dair hüküm tesisi isabetsizdir ve bozmayı gerektirir.” İfadelerine yer verilerek karar bozulmuştur.

2.7. Mirasçıların da Üçüncü Kişi Sıfatı ile Menfi Tespit Davası Açabileceği Hakkında[7]

3- Sonuç Olarak

6183 sayılı Kanun uyarınca Vergi Daireleri veya SGK tarafından düzenlenen ödeme emirlerine itiraz süresi 15 gün olup bu süre içerisinde; konu vergi ise Vergi Mahkemesinde, karşı taraf SGK ise İş Mahkemesinde dava açılması ve ödeme emrine itirazların ileri sürülmesi gereklidir. Bu süre kaçırılmış ise asıl amme borçlusu menfi tespit davası açamaz. Fakat biz tam yargı davası niteliğinde bir istirdat davasının her zaman açılabileceğini savunuyoruz.

Asıl amme borçlusunun dışında kalan ve üçüncü kişi olarak nitelendirilebilecek şirket ortak ve müdürleri ise şirket ortak veya müdürlük ilişkisinin bittiği veya başlamadığı dönemde tahakkuk ettirilen borçlara karşı ödeme emrine itiraz süresini kaçırsa bile menfi tespit davası açma hakkına sahiptir. Bu davada da hak düşürücü süre mevcut olup, bir yıldır. SGK’ya karşı İş Mahkemesi’nde açılması gerektiği açıktır.

Daha fazla bilgi, hukuki danışmanlık ve sorularınız için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 22.04.2022

 

[1] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 11.06.2020 tarihli, 2017/1984 E. - 2020/3146 K. sayılı kararında: “Hakkında takip konusu alacakla ilgili şahsi sorumluluğa dair yasal koşullar gerçekleşmeyen kimse, Kurumun işlemine rağmen hukuken borçlu değil, üçüncü kişi konumundadır ve salt hak düşürücü süreyi geçirmesi nedeniyle, Kanunda açık düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle borçlu olmadığını ispat yollarından mahrum bırakılması hukuka uygun kabul edilemez. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, 3. şahsın sorumlu olmadığı borcu sadece hak düşürücü süreyi geçirdiği için ödemek zorunda bırakılmaması, hukukun toplumsal yaşamı düzenleme ve ilişkilerden doğacak sorunları giderme görevine uygun bir çözüm anlayışı olduğu gibi, Anayasal hak arama özgürlüğü de zedelenmemiş olacaktır.

Yukarıda belirtilen esaslar dahilinde, borçlunun 7 günlük itiraz süresi zarfında dava açması halinde, davanın esası hakkında bir değerlendirme yapılacağı hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu sürenin geçirilmesi halinde ise, davacının kamu borçlusu olup olmadığı incelenecektir. Kamu borçluları açısından 7 günlük sürenin geçirilmesi halinde menfi tespit davası açma hakkı bulunmamaktadır. Ancak 3. kişiler yönünden, mahkemece önce kendisinin 3. kişi olduğunu iddia eden davacının somut iddiası araştırılarak, yapılacak inceleme sonucu davacının 3. kişi olduğunun anlaşılması halinde, davacının itiraz süresiyle bağlı olmadığı gözetilerek davanın esasına girilmeli ve yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir ve bozmayı gerektirir.”

[2] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 17.06.2020 tarihli, 2020/1343 E. - 2020/3492 K. sayılı kararında: “Kamu borçluları açısından 7 günlük sürenin geçirilmesi halinde menfi tespit davası açma hakkı bulunmamaktadır; ancak 3. kişiler bakımından menfi tespit davası açma süresi 6183 sayılı Kanunu 79. maddesi uyarınca 1 yıldır. Somut durumda Mahkemece, davacının kamu borçlusu olup olmadığı araştırılmalı, davacının kamu borçlusu olmaması halinde itiraz süresiyle bağlı olmadığı gözetilerek, açılan dava menfi tespit davası olarak kabul edilip davanın esasına girilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.”

[3] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 14.09.2020 tarihli, 2017/2441 E. - 2020/4345 K. sayılı kararı

[4] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 30.09.2020 tarihli, 2020/2554 E. - 2020/5227 K. sayılı kararında: “Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre, davacının, Yönetim Kurulu Başkanı olduğu ve tek başına temsil ilzama yetkili kılındığı 04.07.2006 tarihinden sonrasına ait prim borçlarından sorumlu olduğu; davacının 21.07.2005 tarihinde ise 3 yıl için Yönetim Kurulu üyesi seçildiği, Yönetim Kurulu Başkanı ... tek imza ile şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındığı anlaşılmakla; Mahkemece, 21.07.2005 – 04.07.2006 tarihleri arasında davacının kamu borçlusu olup olmadığı (temsil ilzam yetkisi bulunup bulunmadığı) araştırılmalı, davacının kamu borçlusu olmaması halinde itiraz süresiyle bağlı olmadığı gözetilerek, açılan dava menfi tespit davası olarak kabul edilip davanın esasına girilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.”

[5] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 02.11.2020 tarihli, 2019/6708 E. - 2020/6139 K. sayılı kararı

[6] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 27.10.2021 tarihli, 2021/3905 E. - 2021/12997 K. sayılı kararı

[7] Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 14.11.2017 tarihli, 2015/8873 E. - 2017/7971 K. sayılı kararında: “Diğer taraftan, 6183 sayılı Yasanın 55. maddesi kapsamında davacı adına düzenlenmiş ve anılan Yasanın 58. maddesi uyarınca usulünce tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin ya da başlatılmış bir icra takibinin bulunmaması halinde ise, yapılan bu tebligatın ödeme emri niteliğinde olmayıp davalı kurum tarafından davacıya gönderilmiş bir borç bildirim yazısından ibaret bulunması nedeniyle, davanın Kuruma karşı borçlu olunmadığının tespiti davası olarak kabul edilip, davacının temsilcilik konumuna göre 506 sayılı Yasanın 80’inci maddesi kapsamında sorumluluğunun bulunup bulunmadığının irdelenmesi ile tespitinde de engel yoktur.
Eldeki davada ise davacılar murisinin prim borçları nedeniyle davacılardan ... adına yapılan bir tebligatın bulunmaması karşısında, Mihriye’nin mirasçı sıfatıyla sorumluluğu nedeniyle dava açtığı dikkate alınarak bu davacı bakımından davanın menfi tespit olarak nitelendirilmesi ile buna göre bir karar verilmesi gereğinin gözetilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.”

Kadir Uyanık

Av. Kadir Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Ticaret Hukuku alanında yüksek lisans eğitimi görmektedir. Çalışmalarını Ticaret Hukuku ve Şirketler Hukuku alanında yoğunlaştırmıştır.