1- Sahte Fatura Düzenleyen Tarafın Defterlerindeki Usulsüzlükler
Faturaya dayalı icra takibine vaki itirazın iptali davalarında kural olarak fatura konusu malların teslim edildiğinin ispatı yükü davacı taraf üzerindedir. Fakat davalı tarafın defterlerinde bu fatura(lar) kayıtlı ise teslim karinesi nedeniyle malların teslim edilmediği savunulamaz. Detaylar için tıklayınız. Eğer davacı taraf, söz konusu faturaya bir şekilde kendi kayıtlarında yer vermemiş veya kayıtlarından çıkarmış ise yahut fatura kayıtlarda mevcut fakat defterler kendisi lehine delil olmaya elverişli açılış-kapanış tasdiklerini içermiyorsa artık teslim karinesi geçerli olmayacak, davalı tarafın ödemeyi ispat yükümlülüğü değil, davacı tarafın mal teslimini ispat yükümlülüğü başlayacaktır[1]. Bu nedenle davacı tarafın defterlerinin kendisi lehine delil olma vasfını yitirmesine sebebiyet verecek basit usul hataları bile davanın seyrini değiştirebilir.
2- Faturayı Düzenleyen Hakkında Kesinleşmiş Mahkumiyet Kararının Varlığının Etkisi
Yargıtay kararlarının büyük bölümünde, fatura alacaklısının devam etmekte olan bir ceza yargılaması olduğu, bu yargılamada alacak davasına konu edilen faturaların da incelenmekte olduğu, bu kararın mahkumiyet ile sonuçlanmasının ve kesinleşmesinin beklenmesinin gerektiği, ceza mahkumiyeti kararı beklenmeden alacak davasının sonuçlandırılamayacağı ifade edilmektedir[2]. Zira kesinleşmiş mahkumiyet kararı hukuk hakimini bağlar ve artık alacak davasının da reddi gerekir[3]. Mahkumiyet kararı yerine zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi halinde ise durum teslim karinesinin aksinin ispatı kurallarına göre çözümlenecektir[4]. HAGB kararı verilmiş olması halinde de mahkumiyet kararı verilmiş gibi faturaların delil değeri ortadan kalkacaktır[5].
3- Vergi İncelemesi Raporunun Delil Değeri
Alacak davasında yerel mahkemelerce vergi inceleme raporlarının da ihmal edildiği ve buradaki tespitler ve deliller hakkında gerekli değerlendirmenin yapılmadan karar verildiği görülmektedir. Fakat Yargıtay uygulamasında vergi inceleme raporunun dosyaya kazandırılması varsa bu rapora göre soruşturma – kovuşturma dosyalarının getirtilmesi ve buradaki tespit ve deliller dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği ifade edilmektedir[6]. Yine uygulamada faturanın sahte olduğunun tespiti için alacak davasından ayrı bir dava açıldığı görülmektedir. Fakat bu davaların hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmektedir[7].
Sonuç Olarak
Sahte fatura nedeniyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında kural olarak fatura alacaklısının mal teslimini ispatlaması gerekir. Fakat söz konusu fatura davalı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı ise artık teslim karinesi gereğince davacının teslimi ispat yükümlülüğü kalkar. Bu senaryoda davalının ödemeyi ispat yükümlülüğü bulunmaktadır. Sahte fatura kullanmanın doğası gereği fatura borçluları faturayı defterlerine işlemekte ve hukuken kendileri için sorunlu bir hal yaratmaktadır. Olası bir alacak davasında aslında bu faturaların sahte olduğu, gerçek bir ticarete dayanmadığı iddiası kesinleşmiş mahkumiyet kararı ile ispatlanabilir ise de bunun dışındaki hallerde çeşitli ispat güçlüklerinin doğacağı görülmektedir. Bu noktada bir ibraname alınmış olması önem arz edebilir[8].
Daha fazla bilgi, hukuki danışmanlık ve sorularınız için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 26.11.2025
[1] Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, E. 2015/5390 K. 2015/8558 T. 10.06.2015: "Davacı vekili, müvekkili tarafından davalı şirkete mal satılıp teslim edildiğini, faturalardan kaynaklı alacağın tahsili için davalı aleyhine girişilen icra takibinin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, faturaların form Ba kayıtlarına ve tarafların ticari defterlerine işlenmiş olmasının davacıyı müvekkilinden alacaklı hale getirmediğini, müvekkilinin 3. kişilerden faturasız satın aldığı malları, davacıdan aldığı faturalarla belgelendirdiğini, taraflar arasında gerçek bir mal alım satım ilişkisi olmadığını, fatura alım-satımı söz konusu olduğunu, bunun karşılığında davacının müvekkilinden bir bedel aldığını, davacı tarafından sahte fatura düzenlendiğini belirterek, davanın reddine ve icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan deliller sonucunda, tarafların ticari defterlerinin yasal kapanış tasdiklerinin bulunmadığından taraflar lehine delil teşkil etmediği, davacı tarafın malların teslim edildiğini kanıtlaması gerektiği, davacı tarafın malları teslimine ilişkin belge sunmadığı, ayrıca da yemin teklifinde bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, koşulları bulunmadığından davalı lehine icra inkar tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün, davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında yerinde görülmeyen öteki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, faturalardan kaynaklı alacağın tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacının kendi defterlerinde takip ve davaya konu fatura bedellerinin ödenmiş olduğuna dair kayıtların bulunduğu bilirkişi tarafından tespit edilmiş olduğundan davanın bu nedenle reddine karar vermek gerekirken, farklı gerekçe ile reddi doğru değil ise de, bu yanlışlık yeniden yargılamayı gerektirmediğinden sonucu itibariyle doğru olan kararın 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi değiştirilerek ve düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün belirtilen gerekçe ile düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 10.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi."
[2] Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, E. 2016/3497 K. 2016/10305 T. 08.06.2016:"Mahkemece, toplanan deliller birlikte değerlendirilerek, davaya konu faturaların da içinde bulunduğu faturalarla ilgili davacı şirket yetkilisinin de aralarında bulunduğu sanıkların yargılandığı D........2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada bu faturaların sahte olarak düzenlendiği, yanlar arasında gerçek bir satım ilişkisi bulunmadığının saptandığından bahisle mahkumiyet hükmü verildiği ve böylece davacı yanca alacak iddiasının kanıtlamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davaya konu edilen alışverişe temel oluşturan faturanın da arasında yer aldığı bir takım faturalarla ilgili olarak davacı şirket yetkilisinin de aralarında bulunduğu sanıklar hakkında D........2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2008/275 E. 2013/106 K. sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda davacı şirket yetkilisinin sahte fatura düzenlemek suçundan mahkumiyetine karar verildiği ancak verilen hükmün Yargıtay'da temyiz aşamasında olup henüz kesinleşmediği görülmektedir. Bu durum karşısında 6098 sayılı TBK'nın 74. maddesi hükmü uyarınca verilen mahkumiyet hükmünün hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olabilmesi için kesinleşmesi gerektiğinin gözetilerek hükmün kesinleşmesi beklenilip varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken anılan yön gözetilmeksizin eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir."
[3] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2021/3125 K. 2022/5796 T. 13.09.2022:"sahte faturaları düzenleyen davacının, 6 adet faturasını KDV iadesinde kullanmak suretiyle VUK 359/b maddesine muhalefetten cezalandırılmalarına karar verildiği, sanıklar hakkında müsnet suçtan verilen ceza kararının henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK 74. (818 sy. TBK 53.) maddesi hükmü gereği, TBK'nın 74. maddesi uyarınca Ceza mahkemelerinin maddi fiilin sübutuna ilişkin vermiş olduğu mahkumiyet kararları hukuk hakimini bağlayacağından mahkemece ceza davasının kesinleşmesinin beklenilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir."
[4] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2022/7455 K. 2024/3459 T. 02.05.2024:"takip konusu faturaların tarafların defterlerine kaydedildiği, geçerlilik unsurlarını taşıdığı, faturanın gerçek bir borç ilişkisine dayanmadığı ve talep edilebilecek alacak bulunmadığı konusunda ispat yükünün davalı tarafta olduğu, davacı yetkilileri ve ... hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kamu davası açıldığı, eldeki davaya konu konu icra takibinin dayanağı olan 21 adet toplamda 1.217.697,70 TL bedelli faturalar sebebiyle sahtecilik iddiasından yargılama yürütüldüğü, ancak zamanaşımı süresinin dolduğundan bahisle sanıklar hakkında davaların düşmesine karar verildiği, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, dosyada mevcut sair delillerin ise, davalı iddialarını ispata yeterli görülmediği, davalının ticari defterleri lehe delil olmasa da kendi defterinde kayıtlı borç bakımından aleyhine delil niteliği taşıdığı, dava ve takip konusu faturaların davalı defterinde kayıtlı olmasının faturalar içeriğindeki malın davalıya teslim edildiğine karine oluşturduğu, aksinin mevcut delillere göre davalı tarafından ispatlanamadığı, alacağın likit olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir."
[5] İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi, E. 2021/706 K. 2024/2176 T. 03.12.2024:"sanıkların özel belgede sahtecilik suçundan ayrı ayrı mahkumiyetlerine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu kararın itiraz edilmeden kesinleştiği, her ne kadar ceza mahkemesince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte olmasa da ceza mahkemesinde yapılan yargılama sırasında gerek davacı şirket yetkili ...’nun gerekse ...’ın savunmalarında, anılan 4 adet faturanın ...’ın davacı şirkette çalışmaya başlamasından sonra düzenlenerek, davalıya teslim edilmiş gibi ... tarafından imzalandığını kabul etmeleri karşısında, söz konusu 4 adet irsaliyeli faturanın sahte olarak düzenlendiği sabit olduğundan delil olarak değerlendirilemeyeceğinden, anılan 4 adet faturaya konu malların davalıya satıldığı ve teslim edildiği davacı tarafça kanıtlanamamıştır."
[6] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2021/676 K. 2022/4485 T. 06.06.2022:"Dava, mal(taşınır) satışı sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için vaki icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. He ne kadar mahkemece, tarafların defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak neticesine göre karar verilmişse de, davalının defterlerini inceleyen vergi müfettişinin düzenlediği 04.06.2020 tarihli Vergi İnceleme Tutanağı’nda ‘’Gökdere Vergi Dairesinin mükellefi ... hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunun sonuç kısmında, mükellefin(davacı) 2017 yılı içinde düzenlediği bütün faturaların gerçek bir ticari faaliyeti yansıtmayan, komisyon karşılığı düzenlenen sahte belge olarak kabul edilmesi gerektiği’’ tespit edilmiş olduğundan, davalının malların kendisine teslim edilmediğine ilişkin savunmasının incelenmesi için, anılan Gökdere Vergi Dairesi’nin davacı ... hakkındaki Vergi İnceleme Tutanağı’nın dosyaya kazandırılıp, vergi inceleme tutanağında yapılan tespite binaen Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmuş ise suç duyurusunun akıbetinin araştırılıp, Vergi İnceleme Tutanağı’nı da inceleyip değerlendiren ek veya yeni bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verilmesi isabetli olmamış olup, bu nedenle davalının istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz istemlerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 06/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi"
[7] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2021/5382 K. 2022/9638 T. 29.12.2022:"Davacı vekili, müvekkilinin kömür satışına ilişkin faturaların ödenmemesi nedeniyle başlattığı takibe davalının itirazı üzerine Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2012/380 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açtığını, davalının cevap dilekçesi ekinde sunduğu 30/06/2016 tarihli 78.460,75 TL'lik ve 151.122,19 TL'lik iki adet faturanın sahte olduğunu, bu iki faturanın davacıya hiç tebliğ edilmediğini, fatura içeriklerinin taraflar arasında yapılan sözleşmeye dayanmadığını, faturada yer alan kalemler ile ilgili bir borcun olmadığını, faturaların naylon ve sahte düzenlendiğini ileri sürerek işbu faturaların sahteliğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında kömür alım satım protokolünün düzenlendiğini, aralarındaki sözleşmeye istinaden düzenlenen faturalar olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, davacının faturanın taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olarak düzenlendiği iddiasında bulunduğu, taraflar arasında görülmekte olan eda davasında bu hususun ileri sürülebileceği, anılan davanın derdest olduğu, davacının işbu dava bakımından dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, HMK'nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 29.12.2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi."
[8] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2024/6106 K. 2025/3690 T. 26.05.2025:"Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile uyuşmazlığın davacı yanın imzasını inkar etmediği ama sahteliğini de ispat edemediği 10.10.2011 tarihli belgenin defter kayıtlarında yer almasa da dikkate alınıp alınmayacağı hususunda toplandığı, her ne kadar davacı yanca anılan belgenin sonraki bir tarihte meydana getirildiği ve bu nedenle geçersiz olduğu savunulmuş ise de bunun kanıtı olarak yazılı delil sunulamadığı, bu itibarla söz konusu ibraname gereği, davaya konu icra takibi kapsamında davalının davacıya borçlu olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmasına, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir."