Muvazaalı, Adi Yazılı Hisse Devir Bedelinin Ödenmemesi Nedeniyle Alacak Davası

1- Hisse Devir Sözleşmesinin Şekli ve Geçerliliği

Limited şirketlerde pay devri sözleşmesinin geçerliliği şekil şartına tabii tutulmuştur. Türk Ticaret Kanunu madde 595/1 gereğince hisse devri sözleşmeleri yazılı şekilde yapılarak, devralan ve devredenlerin imzalarının noterlikçe onaylanması gerekmektedir. Onaylama şeklinde yapılması gerektiği halde şekil şartına uymadan adi yazılı sözleşme ile yapılan pay devirleri geçersiz olup, geçersiz sözleşme uyarınca yapılan ödemelerin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri istenmesi mümkündür. Ne var ki ödemeyi yapan tarafın pay devrini zorlama davası açmak istediği de uygulamada görülebilmektedir. Bu özel konunun şu makalemizden incelenmesi mümkündür.

Bu çalışmamızda limited şirket pay devir sözleşmelerinin noterde belirtilen bedelle, taraflar arasında adi yazılı olarak düzenlenen ayrı sözleşmede belirtilen bedelin farklı olması halinde hangisinin dikkate alınacağı incelenecektir.

2- Hisse Devir Bedelinin Noterde Düşük Gösterilmesi Sorunu

Uygulamada en sık karşılaşılan sorunlardan biri de noter harçlarının düşük tutulması amacıyla noterde düzenlenen hisse devir sözleşmesinde devir bedelinin düşük gösterilmesidir. Taraflar karşılıklı olarak noterde düşük bedel göstermek için anlaşmakta ve fakat kendi aralarında gerçek bedeli gösteren yazılı bir sözleşme yapmaktadırlar. Bu halde devralan tarafından ödenmeyen pay devir bedelinin dava konusu edilmesi durumunda hangi belgede yazılan bedelin dikkate alınacağı tartışmalara neden olmaktadır.

2.1. Noterde Yapılan Devir Sözleşmesi Bedeli Gerçek İradeye Uygun Olmadığı İçin Geçersizdir

“Muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir. Bir başka ifadeyle, irade açıklamasında bulunan taraflar bu açıklamanın kendisine yapıldığı kişi, irade açıklamasının sonuç doğurmaması konusunda anlaşmışlar, yalnız gerçek bir hukuki işlemin bulunduğu görüşünü yaratmayı istemişlerse, muvazaadan söz edilir. Taraflar ister yalnız bir görünüş yaratmayı, ister ikinci bir gizli işlem yapmayı arzu etmiş olsunlar, görünüşteki (zahiri) işlem tarafların gerçek iradelerine uymadığından, ilke olarak herhangi bir sonuç doğurmaz. Muvazaada, görünüşteki işlemin her türlü hukuki sonuçtan yoksun olması, tarafların ortak iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklanmaktadır. Kural olarak hiç kimse kendi muvazaasına dayanarak bir hak talep edemez. Kaldı ki, böyle bir hak talebi herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunamayacağını belirten 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 2. maddesine de aykırıdır.” ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04.02.2020 tarihli, 2018/3764 E.  ,  2020/900 K. Sayılı ilamı )

2.2. Bedeldeki Muvazaa Yazılı Olarak Başka Bir Belge ile İspatlanabiliyorsa Bu Belge Dikkate Alınır

“Dava, limited şirket hisse devir bedelinin tahsiline ilişkin olup, taraflar arasında 26/07/2011 tarihinde noterde hisse devir sözleşmesi düzenlenmiş ve devir bedeli 2.500,00 TL olarak gösterilmişse de aynı tarihte taraflar devir bedelinin 15.000,00 TL olduğuna ve oluşturulacak ödeme planıyla ödeneceğine dair de adi yazılı belge düzenlemişlerdir. 26/07/2011 tarihli belgeden tarafların bedelde muvazaa yaptıkları ve bu bedelin noterde ödenmediği anlaşıldığına göre mahkemece taraflar arasında düzenlenen belgeye itibar edilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 30.10.2013 tarihli, 2013/3050 E. Ve 2013/19136 K. Sayılı ilam )

“Dava, limited şirket hisse devir bedelinin tahsiline ilişkin olup, taraflar arasında 12/07/2012 tarihinde noterde hisse devir sözleşmesi düzenlenmiş ve devir bedeli 5.000,00 TL olarak gösterilmişse de; taraflar belirtilen sözleşmeden önce 16/02/2011 tarihinde %18,75 oranında şirket hisse devri karşılığında 22.000,00 TL'nin Euro'ya çevrilerek ödeneceğine dair aralarında adi yazılı belge düzenlemişlerdir. Tarafların 16/02/2011 tarihli belge ile bedelde muvazaa yaptıkları ve 5.000,00 TL'nin noterde ödendiği anlaşıldığına göre mahkemece 5.000,00 TL'nin adi yazılı belgede kararlaştırılan bedelden mahsubu ile bakiye kısmın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.” ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 30.11.2013 tarihli, 2015/5077 E.  ,  2015/12712 K. Sayılı ilam )

“Dava hisse devir bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davacı, ...A.Ş'de bulunan bir kısım hisselerini davalı ... ve davadışı iki kişiye hisse devir sözleşmesi ile toplam 29.000,00 TL bedel karşılığı devretmiştir. Davacı, sözleşmede gösterilen devir bedelinin gerçeği yansıtmadığını, hisselerin gerçek değerinin 1.900.000 USD olduğunu ve bunun taraflar arasında imzalanan 18.11.2004 tarihli müşavirlik sözleşmesinde yazılı şekilde ifade edildiğini iddia etmektedir. İddianın ileri sürülüş biçimine göre, davacının iddiası esasen bedelde muvazaaya ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesince, davacının TNB...A.Ş'deki hissesini 8.150,00 TL bedelle satmasının ve müşavirlik sözleşmesi ile belirlenen müşavirlik hizmet bedelinin de 1.900.000 USD olarak belirlenmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, bunun aslında müşavirlikten çok ortaklığın tasfiyesi amacını taşıdığı ve gerçek hisse bedelinin müşavirlik sözleşmesi adı altında belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; taraf muvazaasının varlığının yazılı delille ispatlanması gerektiği gözetildiğinde müşavirlik sözleşmesi başlıklı belgenin hisse devri sözleşmesine ilişkin hiçbir düzenleme içermediği, bu nedenle hisse devir sözleşmesindeki bedelin muvazaa ürünü olduğunu ispata elverişli bir yazılı delil olarak kabul edilemeyeceği çok açıktır.” ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04.02.2020 tarihli, 2018/3764 E.  ,  2020/900 K. Sayılı ilamı )

Sonuç Olarak

Limited şirketlerde pay devir sözleşmelerinin noterlikçe imzaların onaylanması şeklinde yapılması sözleşmenin geçerlilik şartıdır. Bu şarta aykırı olarak taraflar arasında ayrı bir protokol yapılması ve bu protokolde noterlikte düzenlenen sözleşmeden farklı bir bedelin yazılması “bedelde muvazaa” kavramını yaratmaktadır. Yargıtay uygulamalarına bakıldığında, istikrarlı bir biçimde adi yazılı olarak yapılan sözleşmedeki bedelin geçerli olduğu ve ödenmesi gerektiği hüküm altına alınmaktadır.

Daha fazla bilgi, hukuki danışmanlık ve sorularınız için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 08.03.2021

Ecenur Tuncel Uyanık

Av. Ecenur Tuncel Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'na kayıtlı yetkili Marka Vekilidir. Marka Hukuku alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.