Davalının Harçtan Muaf Olması Halinde Davacı da Muaf Olur mu?

1- Davalının Harçtan Muaf Olması

Harçtan muaf olan kamu kurumları ve diğer özel kanunlar uyarınca harçtan muaf sayılan özel tüzel kişiliklere karşı açılacak davalarda davalının harçtan muaf olmasının, davacıya etkisi tartışmalara neden olmaktadır. Bu tartışma güncel içtihadı birleştirme kararı ile birlikte tekrar gündeme gelmiş durumdadır. Yargıtay özel dairelerinin çeşitli kararlarında; davalının nispi karar ve ilam harcından muaf tutulduğu hallerde davacının muaf tutulması gerektiği yönünde kararların verildiği görülmektedir. Ne var ki aşağıda paylaşılan Hukuk Genel Kurulu’nun aksi yöndeki kararı nedeniyle söz konusu tartışmalar alevlenmiştir. İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu bu tartışmalar üzerine toplanmış ve fakat esasa ilişkin bir karar vermemiştir.

2- Davalının Harçtan Muaf Olduğu Hallerde Davacı da Nispi Harçtan Muaf Olur Görüşünün Kabul Edildiği HGK Kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.11.2010 tarihli, 2010/10-550 E., 2010/561 K. Sayılı kararı

“Somut olaya ve davalının karar ve ilam harcından muaf olması nedeniyle, dava açılırken yatırılan maktu karar ve ilam harcı ile yargılama yapılarak hüküm kurmaya olanak bulunup bulunmadığı hususuna gelince;

Eldeki davada, davalı tarafın harçtan muaf olması nedeniyle, davanın davacı lehine sonuçlanması halinde, mahkemece peşin alınan karar ve ilam harcı davacıya iade edilecek ve bu durumda davacının harç ödeme yükümlülüğü bulunmayacaktır. Davanın kısmen veya tamamen reddi halinde ise, alınması gereken karar ve ilam harcı maktu red harcından daha fazla olamayacaktır. Bu nedenle, Harçlar Kanunu'nun 28. maddesi uyarınca, "karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir" hükmü uyarınca sonuçta burada alınması gereken harç maktu olup, nispi olmadığından alınacak peşin harç miktarı da en fazla maktu harç miktarı kadar olabilecektir.

Aksine bir yaklaşımla, davanın niteliği gereği nispi harca tabi davalardan olduğu gerekçesiyle, davacıyı yargılamanın başında yukarıda sözü edilen madde hükmüne aykırı olarak yargılamanın sonunda yükümlü tutulacağı harç miktarından daha fazla harcı yatırmakla yükümlü tutmak ve yatırması halinde dava sonunda alınması gereken maktu karar ve ilam harcını bu miktardan mahsup ederek bakiyesinin istek halinde davacıya iadesine karar vermek ya da bu miktar yatırılmadığı takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına hükmetmek, Harçlar Kanunu'nun 28. maddesinin lafzı ve ruhu ile çelişeceği gibi Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının da ihlali niteliğinde olacaktır.

O halde, eldeki davada davalı SGK'nın harçtan muaf olduğu gözetildiğinde, dava açılırken davacı tarafından yatırılan maktu harç, her halükarda Harçlar Kanunu'nun 28. maddesi uyarınca dava sonunda alınması gereken karar ve ilam harcının tamamını karşılamakla, ikmali gereken harç bulunmadığı gibi; sonuçta hükmedilecek bakiye karar ve ilam harcı da bulunmadığından mahkemenin bu yöndeki direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.”

3- Davalının Harçtan Muaf Olduğu Hallerde Davacının Nispi Harçtan Muaf Olmayacağı Görüşünün Kabul Edildiği Yargıtay Kararları

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.12.2013 tarihli, 2013/21-445 E.  ,  2013/1625 K.

“Harçlar Kanunu'nun 32.maddesi hükmünce, yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamayacağından, dolayısıyla ıslah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilam harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır.

Görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce, harçtan muaf olan Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı aleyhine açılan dava nisbi harca tabi bir dava olsa dahi, başlangıçta maktu harç alınıp yargılamaya devam edilebilmesi gerektiği, sonuçta davalıdan harç alınma imkanı olmadığından nispi harcın da peşin yatırılmasına gerek olmadığı,  aksine bir yaklaşımın hak arama özgürlüğünü kısıtlanması anlamına geleceği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiş ve  tamamlama harcı yatırılmadan mahkemece ıslah beyanına değer verilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, kabul edilmiştir.”

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 26.01.2016 tarihli, 2015/14883 E.  ,  2016/1001 K. Sayılı ilamı, 23.02.2016 tarihli, 2015/15672 E. , 2016/2123 K. Sayılı ilamı, 06.04.2017 tarihli, 2016/8533 E. , 2017/2918 K. Sayılı ilamının özeti:

“Davacının ıslah yoluyla sonuç talebini arttırması mümkün ise de nispi karar ve ilâm harcına tabi davalarda davalı taraf harçtan muaf olsa dahi ıslah ile dava değerinin artırılması halinde artan dava değeri üzerinden karar ve ilâm harcının tamamlanması (ıslah harcı) gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.12.2013 gün ve ... E., ... K. sayılı kararında da bu görüş benimsenmiştir.”

4- Davalının Harçtan Muaf Olduğu Hallerde Davacının Harçtan Muaf Olup Olmayacağına İlişkin Güncel İçtihadı Birleştirme Kararı

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 16.10.2020 tarihli, 2018/4 E. Ve 2020/2 K. Sayılı ilam

ÖZET: Davacının nispi karar ve ilam harcından muaf olup olmayacağına yönelik içtihatların birleştirilmesine gerek olmadığı, zira süreklilik arz eden bir içtihat aykırılığının söz konusu olmadığı, sadece ve ilk kez 03.11.2010 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda davacının da muafiyetten yararlanacağının karara bağlandığı, takip eden özel daire kararlarında ve hatta 04.12.2013 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında bile bu görüşün terk edildiği, bu nedenle devamlılık arz eden bir içtihat ayrılığının söz konusu olmadığı kabul edilerek, içtihatların birleştirilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Sonuç Olarak

Davalı tarafın harçtan muaf olduğu hallerde davacının bu muafiyetten faydalanması gerektiğine ilişkin 2010 tarihli güncelliğinin yitirmiş Hukuk Genel Kurulu görüşünün artık geçerli olmadığı, gerek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013 tarihli kararında gerekse de 2016-2017 tarihli özel daire kararlarında devamlılık arz edecek biçimde davacının bu muafiyetten faydalanamayacağının hüküm altına alındığı görülmektedir. Buna göre, davacının, yargı uygulamalarına göre muafiyetten faydalanmasının kısa-orta vadede mümkün olmadığı değerlendirilebilir.

 

Ecenur Tuncel Uyanık

Av. Ecenur Tuncel Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'na kayıtlı yetkili Marka Vekilidir. Marka Hukuku alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.