Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/2991 E. - 2021/4968 K. sayılı kararı
Davacı vekili, davalı şirketin "Citroen" marka araçların Türkiye disrübitörü olduğunu, taraflar arasında 14.04.2009 tarihli bayilik sözleşmesi ve yedek parça satış-servis sözleşmesi akdedildiğini, davacının Citroen Bayisi olarak faaliyete başladığını, davalının grup şirketlerinden olan ....'nin aynı cadde üzerinde 28.06.2011 tarihinden itibaren Citroen Bayisi olarak faaliyete başladığını, bu sebeple davacının sözleşmeden beklediği yararın önemli ölçüde azaldığını ve sözleşmeyi noter kanalıyla feshettiğini, davacının kazanç kaybına uğradığını, ayrıca davacı tarafından edinilmiş olan müşteri portföyünden davalı taraf yararlanmaya devam edeceğinden, portföy tazminatı hakkının da doğduğunu iddia ederek fiili zarar ve kazanç kaybından dolayı 30.000,00 TL ve portföy tazminatı olarak 10.000,00 TL olmak üzere toplam 40.000,00 TL maddi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 30.01.2017 tarihli dilekçesi ile dava değerini belirlemiş, kazanç kaybına ilişkin olarak 415.000,00 TL, portföy tazminatına ilişkin olarak 500.000,00TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davacı tarafından aynı konuda İstanbsul 7. ATM'nin 2012/163 esas sayılı dosyasında dava açıldığını ve usulden reddedilerek kesinleştiğini, davacıya herhangi bir tekel hakkı tanınmadığını, ....'nin Citroen Servisi olarak atanması konusunda davalının hakkı olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 4. maddesinde de bu konuda düzenleme bulunduğunu, yedek parça stoklarının davacının talebi ile geri alındığını, kısmi dava açmakta davacının hukuki yararı bulunmadığını, gösterilen fesih gerekçelerinin haklı sebeple feshi gerektirecek nitelikte olup olmadığının inceleme sonucu belirleneceğini, çekilmezlik unsurunun gerçekleşmediğini, davacının bu durumun öğrenilmesinden itibaren 2 yıl daha sözleşme ilişkisini devam ettirdiğini, 2011 yılı öncesinde aldığı araçları satan davacının davalıdan prim aldığını, davacının Nissan Bayisi olarak da çalıştığını, %10 iskonto ile yedek parçaların satın alınması isteminin davacıdan kaynaklandığını, bunun zarar olarak ileri sürülemeyeceğini, mahrum kalınan karın belirsiz bir tarihe kadar hesaplanması istenildiğinden portföy tazminatı istemi ile çeliştiğini, taraflar arasındaki sözleşmede rekabet yasağı getirtilmediğinden istemin haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, taraflar arasında 14.04.2009 başlangıç tarihli, 5 yıl süreli bayilik ve servis sözleşmeleri uyarınca davacının belirtilen adreste, davalı şirketin Citroen Bayisi olarak faaliyete başladığı ve sürdürdüğü, dava dışı Bayraktar Otomotiv ve Servis Hizmetleri AŞ'nin davalı şirketin grup şirketi olduğu ve aynı cadde üzerinde Citroen Bayii olarak faaliyete başlaması üzerine davacı tarafından ihtarname ile sözleşmenin fesholunduğu, davalı şirketin kendi grup şirketine 4.5 km mesafede bayilik vermiş olmasının taraflar arasındaki sözleşmeyi çekilmez hale getirdiği, bu sebeple davacının sözleşmenin feshinde haklı olduğu, davacının kar kaybı talebinde bulunabileceği ve ancak tek satıcı olmadığından portföy tazminatı talebinde bulunamayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kazanç kaybına dayalı 415,000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yürütülecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, portföy (denkleştirme) tazminatı isteminin reddine karar verilmiş, hükme karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, davanın hukuki niteliği itibariyle bayilik ve yedek parça sözleşmesinin haklı sebeplerle feshedildiği iddiasına dayalı yoksun kalınan kârın tahsili ve portföy tazminatının tahsili istemine ilişkin olduğu, davacının istinaf başvurusu yönünden; taraflar arasındaki ilişki ister acentelik isterse bayilik olarak kabul edilsin, TTK'nın 122. maddesi uyarınca denkleştirme (portföy) tazminatı talep edebilmek için davacıya sözleşmede tekel hakkı verilmiş olması gerektiği, ancak taraflar arasındaki sözleşmede davacıya tekel hakkı verilmediği, ayrıca davacının sözleşmeyi süresinden önce feshetmesinin haklı bir sebebinin bulunduğunun kanıtlanamadığı, bu sebeple portföy tazminatının reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu, davacının dava dilekçesindeki taleplerinin kâr kaybı ve portföy tazminatına yönelik olduğu, davacının yedek parçalara ilişkin olarak uygulanmış bulunan 898,68 TL iskonto bedelini de sözleşmeyi haklı şekilde feshetmesinden ötürü ortaya çıkan kâr kaybı içerisinde talep ettiği, davacının sözleşmeyi fesihte haklılığı kanıtlanmadığından davacının bu konudaki talebinin yerinde olmadığı, davalının istinaf başvurusu yönünden; somut olay açısından kar mahrumiyetinden kaynaklı zararın olup olmadığı ve denkleştirme nedeniyle talep edilebilecek tazminat varsa miktarı, ancak yargılama aşamasında ticari defterler ve belgeler üzerinde yapılacak inceleme neticesi ortaya çıkacağından davacının taleplerini belirsiz alacak davası şeklinde ileri sürmesinde hukuki yararı bulunduğu, belirsiz alacak davasında faiz başlangıcının, davadan önce temerrüt söz konusu değilse, dava tarihi olması gerektiği, somut olay açısından dava tarihinden itibaren faiz talep edilmekle dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin isabetli olduğu, ancak davacının tazminat talep hakkının bulunup bulunmadığının öncelikle değerlendirilmesi gerektiği, sözleşme hükümlerine göre davacıya münhasır yetki alanı verilmediği, aynı bölgede başka bir bayi yetkilendirme hakkının davalı tarafından saklı tutulduğu, bu durumda, başka bir bayilik verilmesinin sözleşmeye aykırı davranış olarak değerlendirilemeyeceği, davacının da sadece davalının bayisi olmadığı, başka bir markanın da bayiliğini aynı işletme içinde yürüttüğü, davacının sözleşmeyi haklı sebeple feshettiğinden ya da feshin gerçekleşmesinde davalının sözleşmeye aykırı davranışının bulunduğundan söz edilemeyeceği, davacının kâr mahrumiyetinden kaynaklanan tazminat talebinin de reddine karar verilmesi gerekirken kabul kararı verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davacının kazanç kaybı ve portföy tazminatına ilişkin tüm talepleri yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 14,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,10.06.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.