Aslı bulunamayan, kaybolmuş ve mahkemeye sunulamayan sevk irsaliyesinin altındaki imzanın alıcı tarafından inkar edilmesi halinde, imza incelemesi belge aslı üzerinde yapılabileceğinden, açılan davada malların teslim edildiği olgusu usulüne uygun ispatlanamayacaktır. Belgenin suretinin (fotokopisinin) üzerinden imza incelemesi yapılamaz, sevk irsaliyesi ile ispatlanamayan mallar teslim edilmemiş sayılır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.03.2021 tarihli ve 2017/944 E. , 2021/197 K.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:“…davacı tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmuş olmasına rağmen davalı tarafın defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, davacı defter kayıtlarında davalıdan 33.468,20TL alacağının olduğu ancak TTK’nın 85. maddesi anlamında taraf defterleri birbirini teyit etmediğinden ve davalı tarafın defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmadığından davacı defterindeki kayıtların davacı lehine tek başına delil teşkil etmeyeceği; dosyaya sunulan faturalar ve irsaliyeler üzerindeki imzaların davalı şirket yetkililerince inkârı üzerine davacı şirket tarafından verilen kesin süre içerisinde irsaliye ve fatura asıllarının imza incelemesine esas olmak üzere dosyaya sunulamadığı, davacı tarafın fatura muhteviyatı emtianın davalıya tesliminin yazılı bir belge ile kanıtlanması gerekmesine rağmen bunu kanıtlayamadığı, artık defter ve faturaların davacı lehine tek başına delil oluşturmayacağı gerekçeleriyle ispat edilemeyen davanın reddine …”
Özel Daire Bozma Kararı:
“…Davacı vekili delil olarak sevk irsaliyeleri sunmuştur. Sevk irsaliyeleri altında teslim alan imzaları bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece sevk irsaliyelerini teslim alan sıfatıyla imzalayan kişinin davalı çalışanı olup olmadığı yönünde ayrıntılı araştırma ve inceleme yapılarak gerektiğinde imza incelemesi de yaptırılmak suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…”Direnme Kararı:
“… davacı tarafça dosyaya sunulan sevk irsaliyelerinin asılları olmayıp nüshaları olduğu, fabrika yetkilisi bölümünde imzanın bulunduğu kısımda fabrika yetkilisi veya çalışanının isminin bulunmadığı, buna rağmen imza incelemesi için dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderildiği, Kurumun 04.02.2013 tarihli raporunda evrak asıllarının bulunması, nüshalar üzerinde imza incelemesi yapılamayacağı gerekçesiyle dosyanın iade edildiği; sevk irsaliyesi asıllarının düzenleyende bulunması gerektiği, eldeki davada sevk irsaliyesini davacı taraf düzenlediğinden mahkemece 06.03.2013 tarihli celse de davacı tarafa irsaliye asıllarını sunmak üzere sonuçları hatırlatılarak kesin süre verildiği, verilen süreye rağmen sevk irsaliyesi asıllarının davacı tarafça dosyaya sunulmadığı, asılları olmayan sevk irsaliyeleri üzerinden delil olarak niteleme yapılarak inkâr edilen imzaların davalı şirket yetkilisi veya çalışanına ait olup olmadığı yönünde tespit yapılmasının imkânın kalmadığı, bu nedenle davacı lehine delil olarak değerlendirme yapılamadığı…”
Hukuk Genel Kurulu KararıTüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada, ticari nitelikteki satış sözleşmesi nedeniyle düzenlenen faturalara, sevk irsaliyelerine ve cari hesaba dayalı alacağın tahsili için girişilen icra takibine ilişkin itirazın iptali talep edilmiştir.
Davacı şirket gerek davalı şirket aleyhine icra takibinde bulunurken, gerekse açtığı eldeki itirazın iptali davasında sevk irsaliyelerine dayandığından dosyaya sunulan sevk irsaliyesi nüshalarından bunların davacı tarafça düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketçe hem icra dosyasına yapılan itiraz, hem de itirazın iptali davasında sunulan cevap dilekçelerinde söz konusu sevk irsaliyeleri altındaki imza ile sevk irsaliyesi içerikleri kabul edilmemiştir.
Davacı şirket tarafından dosyaya sunulan sevk irsaliye asılları olmayıp nüshaları olmasına ve fabrika yetkilisi bölümünde imzanın bulunduğu kısımda fabrika yetkilisi veya çalışanının isminin bulunmamasına rağmen dosya imza incelemesi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumuna gönderilmiştir. Kurum 04.02.2013 tarihli raporunda, evrak asıllarının bulunması, nüshalar üzerinde imza incelemesi yapılamayacağı gerekçesiyle dosyayı mahkemeye iade edilmiştir.
Sevk irsaliyesi asıllarının düzenleyende bulunması gerektiğinden ve sevk irsaliyesi davacı taraf düzenlendiğinden mahkemece duruşmada davacı tarafa irsaliye asıllarını sunmak üzere sonuçları hatırlatılarak kesin süre verilmiş, ancak davacı vekili verilen bu kesin süreye rağmen sevk irsaliyesi asıllarını dosyaya sunamamıştır.
O hâlde asılları olmayan sevk irsaliyeleri üzerinden delil olarak niteleme yapılarak inkâr edilen imzaların davalı şirket yetkilisi veya çalışanına ait olup olmadığı yönünde tespit yapılmasının imkânın kalmadığından davacı lehine delil olarak değerlendirme yapılamaz. Kaldı ki Özel Daire bozma kararında belirtilen sevk irsaliyelerinin bir kısmı Adli Tıp Kurumunca iade edilen nüshalardır. Defter ve faturaların da davacı lehine tek başına delil oluşturmayacağı açıktır.
Hâl böyle olunca; yerel mahkemece yukarıda açılanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.