1- Abonelik Sözleşmeleri ve Davada Taraf Ehliyeti Sorunu
Elektrik, su, doğalgaz sağlayan kurumların hukuki sorumlulukları tüketiciler nezdinde az bilinen hukuki meselelerdendir. Örneğin elektrik sağlayıcısı firmalar, elektrik sağlama hizmeti sunumu esnasında yaşanan voltaj düşüklükleri, elektriğin habersiz / kontrolsüz gidip – gelmesi gibi aksaklıklar nedeniyle elektronik eşyaların zarar görmesi halinde bu zarardan sorumludurlar. Fakat burada ortaya çıkan başka bir sorun bulunmaktadır. Özellikle eşler veya ortak konut paylaşanlar arasında ortaya çıkabilecek sorunu şöyle özetlemek mümkündür: Elektrik aboneliği sözleşmesini A kişisi imzalamışken onun eşi veya ortak konut paylaşımında bulunduğu B kişinin adına faturası düzenlenmiş bir bilgisayarın bozulması ve kullanılamaz hale gelmesi durumunda davacı olması gereken ve zararını talep etmesi gereken kişi B kişi ise B kişisinin de elektrik firması ile abonelik sözleşmesi bulunmadığı için davasını nasıl açacaktır? Zira B kişisi ile elektrik firması arasında abonelik sözleşmesi yoktur. Haliyle tüketici ilişkisi de yoktur. Bu durumda B kişisi hangi mahkemede hangi gerekçe ile dava açacaktır?
2- Abonelik Sözleşmesinin Tarafı Olmayan Tüketici Değildir Haksız Fiile Dayalı Dava Açmalıdır
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 23.06.2021 tarihli, 2021/3986 E. - 2021/7143 K. sayılı kararı
Davacı; davalının, yüksek voltaj nedeniyle arızalanan bulaşık makinesi nedeniyle oluşan zararının tazmini için yapmış olduğu başvurunun ilçe tüketici hakem heyeti tarafından kabul edildiğini, davalı ile arasında sözleşme ilişkisi bulunmaması nedeniyle ortada bir tüketici işlemi bulunmadığından tüketici hakem heyetinin görevli olmadığını, ayrıca aynı hattan faydalanan diğer abonelerde benzer arızaların meydana gelmemesine rağmen bilirkişi incelemesi yapılmadan salt tamir belgeleri esas alınarak başvurunun kabul edilmesinin doğru olmadığını, kaldı ki voltaj dalgalanmalarına karşı gerekli önlemleri almayan davalının da kusurlu olduğunu ileri sürerek; ... İlçe Tüketici Hakem Heyeti tarafından verilen 15/02/2018 tarihli kararın iptalini talep etmiştir.
Davalı; eşinin davacı şirketin elektrik abonesi olduğunu, arızalanan ürünün faturasının adına düzenlenmiş olması nedeniyle tüketici hakem heyetine başvurduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacı şirket ile davalının eşi arasında abonelik sözleşmesinin bulunduğu, arızalanan ürünü satın almış olan davalının da davacı şirket tarafından verilen hizmetten yararlandığı, Elektrik Enerjisinin Tedarik Sürekliliği, Ticari ve Teknik Kalitesi Hakkındaki Yönetmeliğin 6 ncı maddesi uyarınca ani voltaj yükselmesine bağlı olarak arızalanan ürün nedeniyle uğranılan zarardan davacı şirketin sorumlu olduğu, davalının başvurusu üzerine tesis edilen tüketici hakem heyeti kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 19/03/2021 tarihli yazısında; cevap dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmemesi nedeniyle yapılan yargılamanın HMK’nın 27 nci maddesine uygun olmadığı, sözleşmenin nispiliği ilkesi uyarınca abonelik sözleşmesinin tarafı olmayan kişi tarafından hakem heyetine başvuru yapıldığından davanın kabulü ile husumet yokluğu nedeniyle talebin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı, uyuşmazlığın çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi görüşüne başvurulması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın 6100 sayılı HMK’nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
…
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) “Amaç” başlıklı 1 inci maddesi; “Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.” şeklinde olup, “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinde; “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir.
Tüketici mahkemelerinin görevleri, TKHK’nın 73 üncü maddesinin birinci fıkrasında; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” denilmek suretiyle belirlenmiştir. Buna göre, TKHK’nın kapsamının ne olduğunu belirlemek gerekir. THKK’nın “Tanımlar” başlıklı maddesinde tüketici, sağlayıcı ve tüketici işlemlerinin ne olduğu açıklanmıştır. Buna göre, tüketici; “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,” (m. 3/k); sağlayıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,” (m. 3/ı); tüketici işlemi; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,” (3/l); ifade etmektedir. Bir hukuki işlemin, 6502 sayılı TKHK kapsamında kaldığının kabul edilmesi için, kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında kurulan bir sözleşme veya hukuki işlemin olması gerekir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde; elektrik hizmetini sunan davacı sağlayıcı ile davalı arasında kurulan bir abonelik sözleşmesinin veya hukuki işlemin bulunmadığı, dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi taraflarında kabulündedir. Dolayısıyla, davalı tüketici olmadığı gibi ortada bir tüketici işlemi de bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; uyuşmazlığın Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiile dair hükümleri uyarınca genel mahkemelerde görülmesi gerektiği, tüketici hakem heyetinin bu tür uyuşmazlıklarda görevli olmadığı gözetilerek, tüketici hakem heyetince davalının başvurusunun kabulüne dair verilen kararın iptaline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmediğinden, Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.
Sonuç
Abonelik sözleşmesinin tarafı olmayan eşin, kiracının veya ortak konutta yaşamakta olan diğer bireylerin (yetişkin çocuk, faturası adına düzenlenmiş eşya sahibi bir başka kişi) sözleşmenin tarafı olmaması nedeniyle tüketici olarak değerlendirilebilmesi ve hizmet sağlayıcısının sorumluluğuna tüketici hakem heyeti veya tüketici mahkemesinde gitmesi doğru bir yöntem değildir. Abonelik sözleşmesinin tarafı olmayan ile hizmet sağlayıcısı arasındaki ilişki (hizmetten kaynaklanan zarar) haksız fiil kapsamında değerlendirilebilecek olup buna bağlı olarak görevli mahkeme de genel görevli mahkeme olacaktır.
Daha fazla bilgi, hukuki danışmanlık ve sorularınız için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 10.01.2022